6 Haziran 2014 Cuma

Coelacanth Fosiller Üzerindeki Spekülasyonları Susturmuştur

Coelacanth, yaklaşık 150 cm. boyunda, iri yapılı, zırhı andıran ve bütün gövdesini kaplayan kalın pullara sahip bir balıktır. Kemiklibalıklar (Osteichthyes) sınıflamasına aittir ve fosillerine ilk olarak Devoniyen (408-360 milyon yıl arası) dönemine ait katmanlarda rastlanmaktadır.
1938 yılından önce, evrimciler için Coelacanth fosilleri, büyük bir problemin çözümü olarak öne sürüldü. Fosil kayıtlarında milyonlarca, hatta milyarlarca olması gereken ara fosil örneklerinden eser yoktu. Evrimciler için, canlıların denizden karaya hayali çıkışlarını belgeleyecek bir delile ihtiyaç vardı. İşte bu nedenle, bu senaryo için oldukça uygun buldukları Coelacanth fosilini alıp, üzerinde propaganda yapmaya başladılar. Canlının yüzgeçlerini "yürümek üzere olan ayaklar", vücudunda fosilleşmiş bir yağ kesesini ise "ilkel bir akciğer" olarak yorumladılar. Bu büyük kanıt sıkıntısı içinde Coelacanth, evrimciler için adeta bir kurtarıcıydı. Canlı üzerinde yapılan tamamen hayali iddialar sonucunda artık evrimciler, milyarlarca olması gereken kayıp halkalardan nihayet "birine" kavuşmuş olacaklardı.
Comora Adalarında 1952 yılında yakalanan ikinci canlı Coelacanth'la birlikte poz veren J.L.B Smith görülmektedir.
coelacanth
Almanya'daki Solnhofen Oluşumuından elde edilen bu Coelacanth fosili 145 milyon yıl yaşındadır.
Coelacanth konusunda yıllarca araştırma yapmış olan Fransız evrimci Dr. Jacques Millot, Coelacanth'a adeta bir kurtarıcı gibi sığındıklarını şu sözlerle anlatıyordu:
Evrimin en büyük problemlerinden biri, balıklarla onların karadaki soyları arasındaki anatomik geçişi bulmaktı… Uzun zaman boyunca evrimciler balıklar ve amfibiler arasındaki bu büyük boşluk nedeniyle sıkıntı içindeydiler. Ama bu boşluk, eski balıklar üzerindeki çalışmalar ile aşıldı ve işte burada Coelacanth devreye girdi.16
Ama evrimcilerin bu hevesi pek uzun sürmedi. 1938 yılında Coelacanth'ın canlı bir örneğinin balıkçılar tarafından yakalanması, evrimciler için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Rhodes Üniversitesi'nde Kimya bölümü doçenti, aynı zamanda İngiltere Güney sahillerindeki çeşitli balık müzelerinin fahri başkanı olan James Leonard Brierley Smith, yakalanan bu Coelacanth karşısında şaşkınlığını şu sözlerle dile getiriyordu:
coelacanth
Yukarıdaki resimde J.L.B.Smith, canlı olarak yakalanmış Coelacanth'ın başında çalışırken görülmektedir. Yanda görülen resimde ise, East London Müzesi'nden J.L.B.Smith'e konuyla ilgili olarak gönderilmiş mektuplar ve J.L.B.Smith'in Coelacanth avcılarına göndermiş olduğu ilan görülmektedir.
"... balığı ilk gördüğümde bu görüntü beni beyaz parlak bir patlama şeklinde çarptı. ... Taştan bir baston gibi kalakalmıştım. Evet, hiçbir şüphe olmaksızın, her puluna, her kemiğine, her yüzgecine kadar bu gerçek bir Coelacanth idi."17
İnsanın sözde atalarıyla yakından bağlantılı olduğuna inanılan bu hayali ara fosilin, yani Coelacanth'ın bir yaşayan fosil olarak bulunması, Darwinist çevreler için oldukça büyük bir olaydı. Çünkü evrim teorisinin en büyük hayali ara geçiş delili bir anda yok olmuştu. Denizden karaya hayali çıkışın en büyük adayı, günümüz denizlerinde yaşayan, hiçbir ara form özelliği göstermeyen, son derece kompleks bir canlıydı. Darwin'in evrim teorisi, bu canlı örnek karşısında büyük bir darbe almıştı. Canlının basına tanıtıldığı 1939 yılının Mart ayının ortalarında, haftalar boyunca, New York'dan Sri Lanka'ya kadar bütün gazete ve dergilerde konuyla ilgili makaleler yayınlandı. London Illustrated News gazetesinde canlının birebir büyüklükteki resimleri basıldı. Resmin yanında British Museum'dan Dr. E. I. White'ın bir makalesi vardı. Makalenin başlığı ise şuydu: "Yirminci Yüzyıl Doğa Tarihinin En Önemli Olaylarından Biri". Makale, keşfi "heyecan uyandırıcı" olarak tanımlıyor ve "bu olayın, Mezozoik çağın 2.5 metrelik Diplodocus dinozorunun canlı bir örneğinin keşfedilmesi kadar şaşırtıcı" olduğunu iddia ediyordu.18
J. L. B. Smith, sonraki yıllarda Coelacanth üzerinde sayısız çalışmalar yapmış, adeta tüm yaşamını bu çalışmalara adamıştı. Coelacanth'ın deniz dibindeki canlı halinin bulunabilmesi ve canlının iç organlarının detaylı bir şekilde incelenebilmesi için dünyanın çeşitli yerlerinde arama çalışmalarına öncülük etti. (İlk yakalanan Coelacanth, yakalanmasından uzun bir süre sonra J. L. B. Smith'in dikkatine sunulduğu için iç organlarını muhafaza etmek mümkün olmamıştı).
Sonraki yıllarda ikinci Coelacanth ile karşılaşmak mümkün oldu. Canlı, yaşadığı derin sulardan sığ ve ılık sulara çıkarıldığı için kısa bir süre sonra ölmüştü. Ama yine de iç organlarını incelemek mümkün oldu. İncelemeyi yapan Dr. Jacques Millot ve meslektaşları, beklediklerinden çok daha farklı olan gerçeklerle karşılaştılar. Canlının iç organları, hiç de sandıkları gibi ilkel özellikler göstermiyor, canlı, hayali ilkel bir atayı temsil eden ara geçiş niteliklerini taşımıyordu. Canlı, evrimcilerin iddia ettikleri gibi ilkel bir akciğere sahip değildi. Evrimci araştırmacıların ilkel akciğer olduğunu düşündükleri yapı, balığın vücudunda bulunan bir yağ kesesinden ibaretti.19 Ayrıca, sudan çıkmaya hazırlanan bir sürüngen adayı olarak lanse edilen canlı, okyanusun en derin sularında yaşayan ve 180 m derinliğin üzerine çıkmayan bir dip balığıydı.20 Canlının sığ sulara çıkarılması bile, onun ölümüne sebep olmuştu. Dolayısıyla, Millot'a göre, aradıkları "kayıp halka"yı temsil etmesi gereken bu önemli canlı, sözde evrim geçirdiğini iddia ettikleri canlının ilkel özelliklerinden yoksundu.21 Bir başka deyişle balık, bir ara form değildi ve 400 milyon yıl boyunca derin denizlerde aynı kompleks özellikleri ile yaşamıştı.
COELACANTH DERİN SULARDA YAŞAYAN BİR DİP BALIĞIDIR
410 MİLYON YILLIK Coelacanth fosili
coelacanth

1938 yılından sonra da Coelacanth'ın defalarca canlı örneği yakalandı. Coelacanth'ın okyanusun derin sularında yaşayan 180 m derinliğin üzerine çıkmayan bir balık olduğu anlaşıldı. Coleacanth'ın, Darwinistlerin iddia ettiği gibi, bir ara canlı değil, 400 milyon yıl boyunca yapısı hiç değişmeden varlığını devam ettirmiş yaşayan bir fosil olduğu ortaya çıktı.
Peter Forey adlı evrimci paleontolog, Nature dergisinde yayınlanan bir makalede bu konuda şunları söylüyordu:
Coelacanthların tetrapodların atasına yakın olduğuna dair görüş uzun süredir kabul gördüğü için, Latimeria'nın (Coelacanth) bulunmasıyla birlikte, balıklardan amfibiyenlere geçişi hakkında doğrudan bilgilerin elde edileceği ümit edilmişti... Ama Latimeria'nın anatomisi ve fizyolojisi üzerinde yapılan incelemeler, bu ilişki varsayımının sadece bir temenniden ibaret olduğunu ve Coelacanth'ın bir "kayıp bağlantı" olarak gösterilmesinin bir dayanağının olmadığını ortaya koydu.22
Bundan sonra defalarca karşılaşılan ve kendi yaşadıkları ortamda izlenen Coelacanthlar'ın tümü, bu önemli gerçeği tekrar tekrar ve daha da detaylı olarak ortaya çıkarmıştı. Canlının yürümek üzere değişim geçirmekte olan yüzgeçleri iddiası, sadece bir aldatmacaydı. Max Planck Enstitüsü'nden Alman evrimci zoolog Hans Fricke, "İtiraf ediyorum, üzgünüm ama Coelacanth'ı hiçbir zaman yüzgeçleri üzerinde yürürken görmedik" açıklamasını yapıyordu.23
Darwinistler için, yaşayan fosillerin bulunması ve çokluğu zaten başlıbaşına bir problemdi. Ama bir ara geçiş formu olarak lanse ettikleri, diledikleri gibi propaganda malzemesi yaptıkları ve insanlara "en büyük delil" olarak gösterdikleri Coelacanth'ın "yaşayan fosil" olarak karşılarına çıkması, onlar için problemlerin belki de en büyüklerinden biriydi.
Bu durum, yaşayan fosiller hakkında evrimcilerin geliştirdikleri tüm teorileri de ortadan kaldırıyordu. Darwinistler, bir canlının değişmeden kalabilmesi için "genelleşmiş" olması gerektiğini iddia etmişlerdi. Bir başka deyişle canlının değişmemesi için, her ortamda yaşayabilmesi, her şekilde beslenebilmesi gerekiyordu. Ama Coelacanth örneği ile karşılarında son derece kompleks "özelleşmiş" bir canlı vardı. Coelacanth, oldukça derin sularda yaşamaktaydı ve özel bir ortama ve beslenme şekline sahipti. İşte bu nedenle evrimcilerin bu iddiaları da geçersiz oluyordu.
coelacanth
240 milyon yıllık Coelacanth fosili, Madagaskar'da bulunmuştur.
Bu canlı, evrimin iddialarına göre, kendi yaşam tarihleri içinde mevcut yeryüzü değişimlerine karşı nasıl direnç göstermiş, nasıl değişmeden kalabilmişti? Hayali evrime göre, Yaklaşık 250 milyon yıl önce sözde değişime uğrayan kıtalar, 400 milyon yıldır varlığını sürdüren Coelacanthlar üzerinde de etkili olmalıydı. Ama her nedense, canlılar, değişen ortam şartlarına rağmen, herhangi bir değişim göstermemişlerdi. Focus dergisi, bu durumu şu şekilde açıklıyordu:
Bilimsel verilere göre, günümüzden yaklaşık 250 milyon yıl önce, tüm kıtalar birleşikti. "Pangea" adı verilen bu büyük kara parçasını tek ve dev bir okyanus çevreliyordu. Yaklaşık 125 milyon yıl önce, kıtaların yer değiştirmesi sonucunda, Hint Okyanusu açıldı. Günümüzde, Coelacanthlar'ın doğal ortamlarının önemli bir parçasını oluşturan Hint Okyanusu'ndaki volkanik mağaralar da kıta hareketlerinin etkisiyle ortaya çıktı. İşte tüm bu verilerin ışğında önemli bir gerçek daha karşımıza çıkıyor. Doğal ortamlarında meydana gelen bunca değişikliğe rağmen, yaklaşık 400 milyon yıldan beri var olan bu hayvanların değişmediği gerçeği!
Bu durum, herhangi bir mazerete olanak vermeden, canlının milyonlarca yıl boyunca değişmeden kaldığını, yani evrim geçirmediğini doğrulamaktadır. Konuyla ilgili olarak Prof. Keith S. Thomson, The Story of the Coelacanth (Coelacanth'ın Hikayesi) ismini taşıyan kitabında şu sözlere yer vermiştir:
Örneğin, bilinen en eski Coelacanth (Diplocercides) da, kesinlikle aynı biçimde bir rostral organa (kafatasının içinde bulunan peltemsi bir maddeyle dolu kese ve ona bağlı altı tüp, zoologlarca rostral organ olarak adlandırılıyor), özel bir kafatası eklemine, içi boş bir sırt ipine (notokord) ve az sayıda dişe sahipti. Tüm bunlar, grubun Devoniyen döneminden beri (400 milyon yıldır) hemen hemen hiç değişmediğini gösterdiği gibi, fosil kayıtları arasında büyük bir boşluğun olduğunu da gösteriyor. Çünkü, Coelacanthlar'ın hepsinde görülen ortak özelliklerin ortaya çıkışını gösteren ata fosiller zincirine sahip değiliz.24

Coelacanth ile İlgili Yeni Bilgiler

coelacanth
Resimdeki fosilde Coelacanth'ın pullarının dahi çok detaylı olarak fosilleştiği görülmektedir. Yanda ise yaşayan bir Coelacanth'ın pulları görülmektedir. Aradan geçen yüz milyonlarca yıla rağmen Coelacanth'ın yapısında hiçbir değişiklik olmamıştır.
Coelacanth'ın kompleks yapısı ile ilgili son bilgiler, evrimciler için sorun oluşturmaya devam etmektedir. Güney Afrika'da bulunan dünyaca ünlü JLB Smith Balık Bilimi Enstitüsü'nün yöneticisi profesör Michael Bruton, Coelacanth'ın keşfedilen kompleks özellikleri ile ilgili olarak şunları söylemektedir:
Doğum, bu canlıların kompleks özelliklerinden biridir. Coelacanthlar yavrularını doğumla dünyaya getirirler. Portakal büyüklüğündeki yumurtaları, balığın içindeyken çatlar. Üstelik yavruların annenin bedeninden plasenta benzeri bir organ sayesinde beslendiklerine dair bulgular mevcuttur. Plasenta anneden yavruya oksijen ve besin sağlamanın yanı sıra yavrunun bedeninde solunum ve sindirimden arta kalan maddeleri uzaklaştıran kompleks bir organdır. Karbonifer döneme ait (360-290 milyon yıl önceki dönem) embriyo fosilleri böyle kompleks bir sistemin memelilerin ortaya çıkmasından çok önce var olduğunu göstermektedir.25
Öte yandan, Coelacanth'ın çevredeki elektromanyetik alanlara duyarlı olduğunun tespit edilmesi de, bu canlıda kompleks bir duyu organının varlığını göstermiştir. Bilim adamları, balığın rostal organının beyne bağlandığı sinirlerin düzenine bakarak, bu organın elektromanyetik alanları algılama görevini yürüttüğünü kabul etmektedirler. Bu mükemmel organın en eski Coelacanth fosillerinde dahi mevcut olması, diğer kompleks yapılarla birlikte ele alındığında evrimcilerin çözümleyemeyeceği bir sorun ortaya çıkarmaktadır. Focus dergisinde bu sorun şöyle ifade edilmektedir:
Fosillere göre, balıkların ortaya çıktığı tarih, günümüzden yaklaşık 470 milyon yıl öncesine denk geliyor. Coelacanth'ın ortaya çıkması ise bu tarihten 60 milyon yıl sonra. Çok ilkel özelliklere sahip olması beklenen bu yaratığın, son derece karmaşık bir yapı sergilemesi şaşkınlık uyandırıyor.26
Aşamalı bir evrim süreci beklentisi içinde olan evrimciler için, hayali ilkel canlıların bulunmasını bekledikleri dönemde, kompleks yapısı ile Coelacanth'ın ortaya çıkışı elbette şaşkınlık uyandırıcıdır. Ama akılcı düşünen, tüm canlıların üstün kompleks yapılarıyla, Allah'ın dilediği şekilde ve dilediği zamanda aniden yarattığını kavrayabilen bir insan için bunda hiçbir şaşırtıcı yön yoktur. Allah'ın kusursuz yarattığı örnekler, Allah'ın gücünü ve kadrini takdir edebilmek için birer vesiledirler.
1966 yılında yakalanan ve dondurulan Coelacanth ise, canlının kan yapısı ile ilgili yeni bilgiler sunmuştur. Coelacanth dışındaki tüm kemikli balıklar (Osteichthyes), deniz suyu içip, fazla tuzu gövdelerinden atarak su gereksinimlerini karşılarlar. Coelacanth'ın gövdesinde bulunan sistem ise, kıkırdaklı balıklar (Chondrichthyes) sınfında bulunan köpek balığının gövdesindeki sistem gibidir. Köpek balığı, proteinlerin parçalanması sonucunda açığa çıkan amonyağı üreye dönüştürür ve insan için ölümcül olabilecek düzeylerde üreyi kanda tutar. Çevredeki suyun tuzluluk oranına göre kanda bulunan bu maddelerin oranı ayarlanır, sonuçta kan, deniz suyu ile izotonik duruma geldiğinden (içteki ve dıştaki suların ozmotik basınçları eşitlendiğinden, yani aynı yoğunluğa ulaştıklarından) dışarıya su kaybı olmaz. Coelacanth'ın karaciğerinin üre üretmek için gereken enzimlere sahip olduğu da ortaya çıkarılmıştır. Yani Coelacanth, dahil edildiği sınıflamada başka hiçbir türde bulunmayan ve ancak on milyonlarca yıl sonra, tamamen farklı bir sınıfa dahil olan köpek balıklarında ortaya çıkan özgün kan özelliklerine sahiptir.27
400 milyon yıldır değişmeden varlığını devam ettiren Coelacanth
coelacanth
Coelacanth'ın canlı olarak yakalanması karşısında büyük şok yaşayan Darwinistler, teorilerinin bilim dışı olduğu gerçeğiyle bir kez daha yüz yüze kalmışlardır.

Haritada Coelacanth'ın canlı olarak yakalandığı yerler işaretlenmiştir.
Bütün bunlar şu gerçeği göstermektedir: Canlıların sözde evriminde en büyük halkayı oluşturduğu iddia edilen Coelacanth, günümüzde yaşayan sayısız canlı örneği ile, evrimcilerin tüm iddialarını yalanlamıştır. Bu örnek, evrimcilerin tek bir fosil üzerinden, "hiçbir somut delile dayanmadan", ne kadar kapsamlı propaganda yapabileceklerini, bu aldatmacayı nasıl yaygınlaştırabileceklerini açıkça göstermektedir. Coelacanth'ın canlı örneğinin ele geçmesi sonucunda, iddialarından vazgeçmeye yine de yanaşmamaları, canlı örnek üzerinde "yürümek üzere değişim geçirmekte olan yüzgeç" arayışlarını sürdürmeleri de dikkat çekicidir. Sayısız kompleks özelliğinden, yaratılmış bir canlı olduğu açık olan Coelacanth'ın bir ara form olduğuna dair hiçbir kanıt bulamamışlardır. Onlar, Allah'a karşı deliller ortaya çıkarmaya çalışmış, ama Allah onların sahte delillerini ortadan kaldırmıştır. Bunun yerine karşılarındaki gerçek, mükemmel bir yaratılış delilidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder